Son bir kaç yıldır yaşadığım evlerde bulunmayan, olduğu zamanlarda da maç izlemek dışında pek de bir işe yaramayan televizyonu izleme alışkanlığım çok küçük yaşlarıma denk geliyor aslında. Öyle olduğu için kendimi inanılmaz şanslı hisseden bir doksanlar çocuğu olarak tabiki çocukluğum sokağa çıkamadığım zamanlarda televizyonla geçti. İzlemek istediğimiz kanalı sabit tutabilmek için tuşlara kibrit çöpü sıkıştırdığımız televizyonlardan tutun da, artık benim için son nesil olan incecik televizyonlara kadar.
***
Televizyona dair ilk hatırladığım şeyler inanılmaz yakından izlediğimdir, ki sebebi bugün bilinmekte ve çizgi filmlerdi. Sabah erkenden çizgi film izlemek için televizyonun başına geçerdik klişesini bir doksanlar çocuğu olarak söylemek benim için de sıradan. Bu klişeyide geçtikten sonra bu kadar televizyon muhabbeti yapmamın asıl sebebine gelmek gerek.
***
Televizyon izlemekle ilgili aklımda en net şekilde eşleşen şeylerin başında Hababam Sınıfı geliyor. Nedenlerini yazmanın hiç bir anlamı yok. Vizyona girip ; Rekorlar kırdığı, tam yirmi sekiz (28) hafta vizyonda kaldığı 1975 yılında bir açık hava sinemasında izlemiş olmayı çok isterdim. Ama sinemanın televizyonla verdiği mücadelenin öncüsü olacak olan, buna rağmen televizyonda da izlenme rekorları kıracak olan filmleri bende televizyondan izleyen nesildenim. Romanlardan sinemaya uyarlanan filmler hakkında saatlerce tartışıp, sayfalarca yazabilecekken sanırım şu an yine filmleri, kitaplarının önüne geçmiş bir yapıttan bahsediyoruz. Bu tartışmayı da o roman yazılmamış olsaydı bunların hiçbiri olmazdı diyerek çalımlayıp bugünün asıl konusu Mehmet Rıfat Ilgaz’ a geliyorum. Toplumcu çizgide sanat hayatını sürdüren Ilgaz 1911’ de 7 Mayıs günü dünyaya gelmişti. Milyonları kendisine hayran bırakan, eser sahibi olduğu Hababam Sınıfı filmleri için ‘’ Onlar, Hababam Sınıfı'nın özüne saygı gösterilerek çevrilmiş filmler değildi. İçeriği bakımından, tezi bakımından aykırı. Ben eğitimi eleştiririm. Kopyacılığı, ezberciliği... Senaryoyu yazanlar öğrenci velilerine başlıyorlar çıkışmaya. [...] Hemen dava açtım.
‘’ dediğinde, filmlerden hoşnut olmadığını ortaya koyacaktı. Çünkü sansürden geçmeyi başaran senaryo, eserin bütün toplumsal eleştirilerinden arıtılmış ve sadece eğlencelik bir komedi haline getirilmişti. Rıfat Ilgaz’ ın edebiyat hayatını Hababam’ a sığdırmaya çalışmak hadsizlikten başka bir şey olmaz. Büyük ustanın doğum gününü kutladığımız şu günlerde yeniden hatırlamak istedim.
Hababam güm güm güm…

Yorumlar
Yorum Gönder